Abdi İbrahim firması ilaç sektörünün duayenlerindendir. Şirketin sahibi olan Barut ailesi ise sanata olan yakınlığıyla bilinir. Birçok sanat dalını barındıran inanılmaz geniş bir koleksiyonları vardır. Bu sene firmalarının 100. Kuruluş yıldönümü şerefine çok ilginç bir sergiye ev sahipliği yapıyorlar: Van Gogh Alive-The Experience.
Bu sergi, bildiğimiz usul bir sergi değil. Grande Exhibitions Avusturalya’nın yarattığı bu sergi aslında dünyanın birçok ülkesini gezdi. Şimdi ise Türkiye’de! Van Gogh’un eserleri 40 adet projektörle duvarlarda, tavanda, kolonlarda ve zeminde bulunan dev panolara yansıtılıyor ve dijital formatta seyirciye sunuluyor. Kendinizi adeta o bildiğiniz meşhur Van Gogh tablolarının içinde buluyorsunuz ve daha önce hiçbir sergide yaşamadığınız bir deneyim yaşıyorsunuz. Üstelik eserler yer yer hareket ediyor! Van Gogh Alive sergisi geleneksel müze kavramını aşıp sanatseverleri resmin hikayesi içinde bir yolculuğa çıkarıyor. Bu sergide teknoloji ve sanatı bir arada deneyimliyorsunuz.
SENSORY4 nedir?
Van Gogh Alive sergisi SENSORY4 teknolojisi kullanılarak tasarlanmış. Daha detaylı açıklamak gerekirse yüksek çözünürlüklü kırk adet projeksiyon, çok kanallı animasyonlar ve sinema kalitesindeki ses sisteminin birleşmesinden oluşan bu sistem, kristal netliğinde görüntü kalitesi sağlayarak izleyicide dokunma hissi uyandıracak kadar gerçek görüntüler sağlamakta. Görsel bir şölen yaratan sistem, ziyaretçilere nefes kesici bir deneyim yaşatmak için programlanmış.
Van Gogh hakkında
Vincent Willem Van Gogh 1853’te Kuzey Hollanda’nın tarımsal bölgelerinden birinde Protestan bir rahibin oğlu olarak dünyaya geldi. Sanat dünyasına girişi ise henüz 16 yaşında amcasının ortağı olduğu sanat simsarlığı şirketi olan Goulip et Cie’de orijinal ve röprodüksiyon resimler satarak oldu. 6 sene kadar bu şirkette çalışıp sanat piyasası ve eser fiyatlarını öğrendikten sonra Londra ve Paris’e giderek birçok ressamın eserlerini inceleme fırsatı buldu. Özellikle Jean-François Millet ve Barbizon Okulu’ndan diğer realist ressamların çalışmalarından etkilendi.
1876’da yaşadığı karşılıksız aşk onu depresyona sokunca işinden kovuldu ve 4 yıl boyunca kendini din eğitimine vererek misyoner oldu. Fakat bu işte de tutunamadı. 1880’de sanata döndü. 19. Yüzyıldaki hem empresyonizm hem de post empresyonizm akımlarından etkilenen Van Gogh zamanının en önemli ressamlarından Monet, Pissarro, Bernard ve Gauguin gibi sanatçılardan ilham aldı.
Sadece 10 yıl boyunca aktif olarak ressamlık yapmasına rağmen kendi kendini yetiştirdi. Bu süre zarfında yaklaşık olarak 930 adet resim ve 1100 adet çizim ve taslak olmak üzere 2000’den fazla eser üretti. Ne yazık ki yaşadığı süre zarfında satılan tek eseri ‘Kırmızı Üzüm Bağı’dır. Bugün ise Van Gogh eserleri dünya çapındaki açık arttırmalarda milyonlarca dolara satılmaktadır. ‘Dr. Gachet’nin Portresi’ adlı eseri hala dünyada bir açık arttırmada satılan en pahalı resim olma rekoruna sahiptir.
Sergi hakkında
Sergide gösterilen eserler sanatçının 1880-1890 yılları arasındaki çalışmalarını kapsıyor. Aynı zamanda sergi, bugün artık hepimizin iyi bildiği başyapıtlarını yarattığı yerler olan Arles, Saint- Remy ve Auvers-sur-Oise’da geçirdiği zaman zarfındaki duygu, düşünce ve ruh halini de yorumlamanızı sağlıyor. Çünkü sergide sadece resimler yok. Van Gogh’un yazdığı mektuplar ve notlar da var. Bu da onu daha iyi anlamanızı sağlıyor. Ben şahsen Van Gogh alıntılarına bayıldım. Aralarında çok etkileyici ve parlak cümleler var. Ayrıca sergi güçlü bir klasik müzik seçkisi ile tamamlanmış.
Eserlerin bu derece büyütülmüş olmasının bir avantajı da tüm detayları görüyor olmanız. Beni en çok büyüleyen ekranların bir anda Van Gogh’un unutulmaz başyapıtı ‘Natürmort: Vazoda 12 Ayçiçeği’ nde kullandığı safran sarısına bürünmesi oldu. Sergi, renkleri ve incelikleri yakalama fırsatı sunuyor.
Sergide görebileceğiniz bazı önemli eserler şunlar: Kırmızı Üzüm Bağı, Natürmort: Vazoda 12 Ay Çiçeği, Vincent’ın Yatak Odası, Kulağı Sargılı Otoportre (biliyorsunuz kendisi delirip kulağını kesmişti), Teras Kafe, Sandalye ve Pipo, Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece, Süsen Çiçekleri, Yıldızlı Gece, Otoportre, Açılmış Badem Ağacı, Auvers’de Kilise, Doktor Gachet’nin Portresi, Buğday Tarlası ve Kargalar…
Farklı bir deneyim yaşamak istiyorsanız sergiyi gidip gezmenizi öneririm. Ama esas önerim Amsterdam’a yolunuz düşerse Van Gogh Museum’a gitmeniz. Tüm bu eserleri, hatta çok daha fazlasını yerinde görmelisiniz. Beni hayatım boyunca en etkileyen müzelerden biri oldu açıkçası. Gerçekten olağanüstü ama bu farklı bir yazı konusu. İlerleyen zamanlarda daha detaylı bu müzeden bahsedeceğim. Şimdilik Van Gogh Alive-The Experience ile idare edinJ Sergi, 15 Mayıs 2012 tarihine kadar Karaköy’deki Antrepo 3’te izlenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder