11 Şubat 2012 Cumartesi

Van Gogh Alive


Abdi İbrahim firması ilaç sektörünün duayenlerindendir. Şirketin sahibi olan Barut ailesi ise sanata olan yakınlığıyla bilinir. Birçok sanat dalını barındıran inanılmaz geniş bir koleksiyonları vardır. Bu sene firmalarının 100. Kuruluş yıldönümü şerefine çok ilginç bir sergiye ev sahipliği yapıyorlar: Van Gogh Alive-The Experience.


Bu sergi, bildiğimiz usul bir sergi değil. Grande Exhibitions Avusturalya’nın yarattığı bu sergi aslında dünyanın birçok ülkesini gezdi. Şimdi ise Türkiye’de! Van Gogh’un eserleri 40 adet projektörle duvarlarda, tavanda, kolonlarda ve zeminde bulunan dev panolara yansıtılıyor ve dijital formatta seyirciye sunuluyor. Kendinizi adeta o bildiğiniz meşhur Van Gogh tablolarının içinde buluyorsunuz ve daha önce hiçbir sergide yaşamadığınız bir deneyim yaşıyorsunuz. Üstelik eserler yer yer hareket ediyor! Van Gogh Alive sergisi geleneksel müze kavramını aşıp sanatseverleri resmin hikayesi içinde bir yolculuğa çıkarıyor. Bu sergide teknoloji ve sanatı bir arada deneyimliyorsunuz.


SENSORY4 nedir?
Van Gogh Alive sergisi SENSORY4 teknolojisi kullanılarak tasarlanmış. Daha detaylı açıklamak gerekirse yüksek çözünürlüklü kırk adet projeksiyon, çok kanallı animasyonlar ve sinema kalitesindeki ses sisteminin birleşmesinden oluşan bu sistem, kristal netliğinde görüntü kalitesi sağlayarak izleyicide dokunma hissi uyandıracak kadar gerçek görüntüler sağlamakta. Görsel bir şölen yaratan sistem, ziyaretçilere nefes kesici bir deneyim yaşatmak için programlanmış.


Van Gogh hakkında
Vincent Willem Van Gogh 1853’te Kuzey Hollanda’nın tarımsal bölgelerinden birinde Protestan bir rahibin oğlu olarak dünyaya geldi. Sanat dünyasına girişi ise henüz 16 yaşında amcasının ortağı olduğu sanat simsarlığı şirketi olan Goulip et Cie’de orijinal ve röprodüksiyon resimler satarak oldu. 6 sene kadar bu şirkette çalışıp sanat piyasası ve eser fiyatlarını öğrendikten sonra Londra ve Paris’e giderek birçok ressamın eserlerini inceleme fırsatı buldu. Özellikle Jean-François Millet ve Barbizon Okulu’ndan diğer realist ressamların çalışmalarından etkilendi.
1876’da yaşadığı karşılıksız aşk onu depresyona sokunca işinden kovuldu ve 4 yıl boyunca kendini din eğitimine vererek misyoner oldu. Fakat bu işte de tutunamadı. 1880’de sanata döndü. 19. Yüzyıldaki hem empresyonizm hem de post empresyonizm akımlarından etkilenen Van Gogh zamanının en önemli ressamlarından Monet, Pissarro, Bernard ve Gauguin gibi sanatçılardan ilham aldı.
Sadece 10 yıl boyunca aktif olarak ressamlık yapmasına rağmen kendi kendini yetiştirdi.  Bu süre zarfında yaklaşık olarak 930 adet resim ve 1100 adet çizim ve taslak olmak üzere 2000’den fazla eser üretti. Ne yazık ki yaşadığı süre zarfında satılan tek eseri ‘Kırmızı Üzüm Bağı’dır. Bugün ise Van Gogh eserleri dünya çapındaki açık arttırmalarda milyonlarca dolara satılmaktadır. ‘Dr. Gachet’nin Portresi’ adlı eseri hala dünyada bir açık arttırmada satılan en pahalı resim olma rekoruna sahiptir. 

Sergi hakkında
Sergide gösterilen eserler sanatçının 1880-1890 yılları arasındaki çalışmalarını kapsıyor. Aynı zamanda sergi, bugün artık hepimizin iyi bildiği başyapıtlarını yarattığı yerler olan Arles, Saint- Remy ve Auvers-sur-Oise’da geçirdiği zaman zarfındaki duygu, düşünce ve ruh halini de yorumlamanızı sağlıyor. Çünkü sergide sadece resimler yok. Van Gogh’un yazdığı mektuplar ve notlar da var. Bu da onu daha iyi anlamanızı sağlıyor. Ben şahsen Van Gogh alıntılarına bayıldım. Aralarında çok etkileyici ve parlak cümleler var. Ayrıca sergi güçlü bir klasik müzik seçkisi ile tamamlanmış.
Eserlerin bu derece büyütülmüş olmasının bir avantajı da tüm detayları görüyor olmanız. Beni en çok büyüleyen ekranların bir anda Van Gogh’un unutulmaz başyapıtı ‘Natürmort: Vazoda 12 Ayçiçeği’ nde kullandığı safran sarısına bürünmesi oldu. Sergi, renkleri ve incelikleri yakalama fırsatı sunuyor.
Sergide görebileceğiniz bazı önemli eserler şunlar: Kırmızı Üzüm Bağı, Natürmort: Vazoda 12 Ay Çiçeği,  Vincent’ın Yatak Odası, Kulağı Sargılı Otoportre (biliyorsunuz kendisi delirip kulağını kesmişti), Teras Kafe, Sandalye ve Pipo, Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece, Süsen Çiçekleri, Yıldızlı Gece, Otoportre, Açılmış Badem Ağacı, Auvers’de Kilise, Doktor Gachet’nin Portresi, Buğday Tarlası ve Kargalar
Farklı bir deneyim yaşamak istiyorsanız sergiyi gidip gezmenizi öneririm. Ama esas önerim Amsterdam’a yolunuz düşerse Van Gogh Museum’a gitmeniz. Tüm bu eserleri, hatta çok daha fazlasını yerinde görmelisiniz. Beni hayatım boyunca en etkileyen müzelerden biri oldu açıkçası. Gerçekten olağanüstü ama bu farklı bir yazı konusu. İlerleyen zamanlarda daha detaylı bu müzeden bahsedeceğim. Şimdilik Van Gogh Alive-The Experience ile idare edinJ Sergi, 15 Mayıs 2012 tarihine kadar Karaköy’deki Antrepo 3’te izlenebilir.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Şubatta İstanbul'da Ne Yapılır?

Şubat ayına girmiş bulunuyoruz. Kışın tam ortasındayız. Bu sene soğuk ve kar da oldukça etkili. Ama yine de şubatı seviyorum. İnsanın içini ısıtan bir yanı da yok değil hani. Belki doğduğum ay olduğu için torpil geçiyorumdurJ Kim bilir? Bakalım şubatta İstanbul’da ne gibi kültür-sanat aktiviteleri mevcut:


  • !f İstanbul Uluslar arası Bağımsız Filmler Festivali, bu sene de 16 Şubat’ta başlıyor. Festival kapsamında, aralarında George Clooney’nin başrolünü oynadığı ‘The Descendants’ ve bir kanser hastasının komediyle karışık dramını anlatan ‘50/50’ gibi hit filmlerin yanı sıra kült filmler, kısa filmler, fantastik filmler ve bağımsız sinemadan örnekler izleyiciyle buluşuyor. Bağımsız sinemanın Paris merkezli organizasyonu L’ACID ise 20. Yılını kutlarken ‘!f Istanbul’a 5 filmlik bir seçkiyle katkıda bulunuyor. Bunlar arasında Jacques Nolot’nun meşhur filmi ‘Avant que J’Oublie’ de yer alıyor. Ayrıca son günlerde çok konuşulan ve Ahmet Yıldız cinayetini konu alan ‘Zenne’ adlı filmin de özel bir gösterimi yapılacak. Festivalde her zamanki gibi ilginç konuklar ve atölye çalışmları da yer alacak. Festival biletleri 3 Şubat’ta indirimli olarak Mybilet’ten satışa çıkıyor. Kaçırmak istemediğiniz filmlerin biletlerini önceden almanızı tavsiye ederim. Daha fazla bilgi için: www.ifistanbul.com/tr/

  • Abdi İbrahim’ ilaç firması bu sene 100. kuruluş yıldönümünü kutlarken bilim ve sanatı bir araya getiriyor. Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi’ni sanatseverlerle buluşturmak üzere İstanbul’a getiriyor. Sergide, geleneksel sergileme tekniklerinin aksine yüksek çözünürlüklü projektörler sayesinde Van Gogh’un son dönem eserlerinin duvara, zemine ve hatta tavana yansıtılmış hallerini görebileceksiniz. Bu sergi, izleyiciye ışık, ses ve renklerin karmasının olduğu bir şölen vaat ediyor. Farklı bir deneyim yaşamak için mutlaka gezin. Sergi, Karaköy’de bulunan Anterepo 3’te 10 Şubat’ta açılıyor.

  • Şubat ayında Borusan Müzik Evi programında yine bazı isimler dikkat çekiyor: Ünlü piyanist Burçin Büke’nin son albümü ‘Gözbebeğim’deki eserlere yer vereceği konseri 11 Şubat’ta. 24 Şubat’ta Kerem Görsev ve Allan Harris, ‘American Songbook Project’ ile dinleyiciyle buluşuyor. Torun Eriksen ve İlhan Erşahin konserini ise 25 Şubat’ta yine Borusan Müzik Evi’nde izleyebilirsiniz.

  • Arter’de 10 Şubat’ta Melih Fereli’nin küratörlüğünü yaptığı Erdem Helvacıoğlu’na ait ‘Siyaha Özgürlük’ adlı sergi açılıyor.

  • Genç sanatçı Sümer Sayın’ın ilk kişisel sergisi ‘Bir An İçin/For A Moment’,  artON’da açıldı. Eserlerinde kinetik enstalasyon, çizim ve animasyon gibi teknikler kullanan sanatçının eserleri 29 Şubat’a kadar artON’da görülebilir.

  • 16 Şubat’ta İstanbul Modern’de iki yeni sergi birden açılıyor. ‘La La La İnsan Adımları’ adlı sergi Boijmans van Beuningen Müzesi Koleksiyonu’ndan bir seçki sunuyor. Sergi, farklı dönem ve coğrafyalardan gelen 28 sanatçının yapıtlarını 3 ana temada ele alıyor: tarihsel karşılaşmalar, kişisel karşılaşmalar, toplumsal karşılaşmalar. ‘Dünden Sonra’ adlı fotoğraf sergisi ise İstanbul Modern’in kendi fotoğraf koleksiyonundan bir seçki sunuyor. Serginin küratörlüğünü Fotoğraf Galerisi’nin yöneticiliğini yapan Engin Özendes üstleniyor.

  • Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nın şubat ayı programı da yine oldukça hareketli. Ünlü mitolojik eserlerden ‘Midas’ın Kulakları’ adlı opera 18 Şubat’ta prömiyerini yapacak. Hikayeyi bilemeyenlere kısa bir özet geçeyim. Güneş Tanrısı Apollon ile Doğa Tanrısı Pan aralarındaki yarışta Frigya kralı Midas’ı hakem olarak seçerler. Yarışta Apollon lir, Pan ise flüt çalacaktır. Midas yarışmanın sonunda Pan’ı galip ilan edince Apollon sinirlenir ve Midas’ın kulaklarını ‘eşek kulakları’na çevirir(Çocukken bu hikaye beni bayağı bir ürkütürdü.) Opera sevenlere bu eseri izlemelerini tavsiye ederim. Bu arada 14 Şubat’ta da yine Süreyya Operası’nda bir ‘Sevgililer Günü Konseri’ düzenlenecek. Konserde ünlü müzik virtüözü Burçin Büke sahne alacak ve ölümsüz 3 besteci Chopin, Liszt ve Gershwin’i bir araya getirecek. Meraklısına duyurulur!

  • Şubat ayı boyunca Pera Müzesi’nde Konstantiniyye’den İstanbul’a adlı 19. Yüzyıl ortalarından 20. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu yakası fotoğraflarını konu alan sergiyi izleyebilirsiniz. Fotoğraflar, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu’ndan ve bazı özel koleksiyonlardan derlenmiş. Sergi, şehrin geçmişteki çehresini gözler önüne sererken izleyiciyi Anadolu yakası kıyılarında keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.

  • Mabeyn Gallery’de 7 Şubat’ta Alper Bıçaklıoğlu’nun ‘Yasal Sokak’ adlı sergisi açılıyor. Yine 7 Şubat’ta EkavArt Gallery’de, Metin Ünsal’ın ‘İmgeler Atlası’ adlı sergisi sanatseverlerle buluşuyor.

  • Salt Beyoğlu ve Galata’da ‘İstanbul Eindhoven: SaltVanAbbe: 89’dan Sonra’ adlı sergi izlenebilir. Bu sergi, ağırlıklı olarak Salt Beyoğlu’nda yer almakta. Bu sergi Hollanda’nın Eindhoven kentinde yer alan ve önemli bir modern ve çağdaş sanat koleksiyonuna sahip olan Van Abbemuseum işbirliğiyle gerçekleşiyor. Bu arada, bu sene bu kadar Hollanda bağlantılı sergi olmasının sebebi Türkiye ve Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. Yılı olması. Salt’ta açılan bu sergi aslında bir serinin başlangıcı. 2012 yılı boyunca bunu takip eden Van Abbemuseum ortaklı sergiler ve etkinlikler olacak.

  • Genel sanat yönetmenliğini Mustafa Erdoğan’ın yaptığı başarılı dans topluluğu Anadolu Ateşi, bir Anadolu efsanesine daha can veriyor. Troya, 17 Şubat’ta Ülker Sports Arena’da sahneye konulacak. Biletlerinizi şimdiden alın.

  • Ve son olarak İş Sanat Kültür Merkezi, tüm dünyada önemli bir hayran kitlesine sahip İspanyol şarkıcı Monica Molina’yı ağırlıyor. 28 Şubat’taki konserinde sevenleriyle buluşacak olan sanatçı sıcacık sesi ve şarkılarıyla içinizi ısıtacak. Benim gibi Monica Molina hayranıysanız bu fırsatı kaçırmayın!