Dubrovnik, Hırvatistan’ın Adriyatik Denizi sahilinde bulunan küçük bir şehir. Orta Çağ’dan kalma tarihi eserleriyle ünlü. Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılışı sırasındaki iç savaşta oldukça zarar görmüş. Bu yüzden UNESCO bu kültürel mirasa sahip çıkıp restorasyon çalışmalarına başlamış. Old Town’un girişindeki haritada savaşta bombalanan yerleri görebiliyorsunuz. Bu kadar yakın tarihte böyle bir yıkımın olmuş olması insanı ürpertiyor gerçekten. Hem kültür hem deniz tatili yapmak isteyenler için Dubrovnik ideal. Tekne turizmi açısından da en çok tercih edilen lokasyonlardan biri durumuna gelmiş. Ben oradayken Abramoviç de teknesiyle Dubrovnik’deydi. Gerçi tekne demek ne derece doğru bilemiyorum. O şey, gemi kategorisine giriyor olabilirJ
Nerede yenir?
Dubrovnik, sahil kenti olması dolayısıyla deniz mahsulleri oldukça zengin ve lezzetli. Eski Şehir’de birçok lokal restaurant bulunuyor. Balık, kalamar, karides, midye gibi deniz ürünlerinin yanı sıra etleri de çok lezzetli. Üstüne yoğurt dökülerek yenen börekleri ve kendi usullerine göre pişirdikleri köfteleri geleneksel yemeklerinden.
Restaurant Nautika: Kalenin surlarına bakan muhteşem bir konuma sahip. Restaurant’ın terasında deniz manzarası ve şehrin eski dokusu eşliğinde büyüleyici bir yemek yiyorsunuz. Önden aperatif servisiyle yemeğiniz başlıyor. Şarap menüleri oldukça geniş fakat Hırvat şaraplarından denemek isterseniz Posip 2009 Kunjas’ı tavsiye ederim. Sek bir şarap.
Deniz mahsulü veya balık yemeyi tercih edin. Entree olarak jumbo karides arkasından da ya tuzda balık ya da ıstakoz seçilebilir. Tatlı olarak da creme caramel veya chocolate souffle istenebilir. Creme caramel aynı zamanda Hırvatistan’ın geleneksel tatlılarından sayılıyor.
Restaurant, Akdeniz mutfağının modernleştirilmiş örneklerini sunuyor. Yemekler oldukça lezzetli, porsiyonlar çok büyük değil ama doyurucu. Yemeklerin servis araları da iyi ayarlanmış. Hem muhteşem manzara eşliğindeki sohbetin hem de yemeğin tadını çıkarmanızı sağlıyorlar. Fiyatlara gelince Nautika şehrin en pahalı restaurantları arasında yer alıyor fakat aldığınız servis buna değiyor. Dubrovnik tatilim boyunca en memnun kaldığım yemek deneyimiydi. Kesinlikle öneriyorum!
Proto: Old Town’ın içindeki bir balık restaurant’ı. Şehre Pile Kapısı’ndan girince sağdan 6. Sokağın içinde bulunuyor. Zaten sokakların başında o sokakta neler olduğu yazıyor. O yüzden kaybolma veya adresi bulamama sıkıntınız yok. Restaurant’ın sokak arasında kalan kısmında da masalar var ama esas ‘fine dining’ için terası ayırmışlar. Pek bir manzara yok. Binaların arasında yemek yiyorsunuz. Servis elemanları oldukça güleryüzlü. Burada balık yemenizi tavsiye ediyorum tabii ki. Ama ben deniz mahsulünden sıkıldığım için Osso Bucco (incik) yedim ki muhteşemdi gerçekten. Hem etin kendi hem de sosu çok lezzetliydi. Fakat deniz mahsullü makarnaları ve balıkları oldukça başarılı. Tavsiye ediyorum.
Restaurant Nautika ve Proto aynı zincire ait restaurantlar. Bu ikisinin yanı sıra Mimoza adlı canlı müzik eşliğinde hem et hem balık yemeklerinin sunulduğu bir restaurant’ları ve Konavoski Dvori adlı geleneksel yemeklerin sunulduğu, Dubrovnik dışında dağlık Gruda bölgesinde nehir kenarında yer alan bir restaurant’ları var. Bu ikisini denemedim fakat yerel tatları deneyimlemek isteyenler için iyi olabileceklerini düşünüyorum.
Gil’s: Gitmeden önce en çok merak ettiğim yerdi fakat hayal kırıklığına uğradım diyebilirim. Gil’s, Dubronik’e yerleşmiş bir Fransız olan Gilles Camilleri’nin gurme restaurant’ı. Dubronik’in en şık, en pahalı restaurant’ı sayılıyor. Gecede 2 oturma yapılıyor. Bir 19.00, bir de 21.30. Aslında manzarası müthiş. Kalenin surlarında yemek yiyorsunuz ve Old Town’da bulunan limanı tepeden görüyorsunuz. Hem giriş katında, hem de üst katta surlar boyunca dizilmiş masalar var. Üst katta aynı zamanda Gil’s Lounge adlı bir barı var. Genelde restaurant çok pahalı olduğu için insanlar yemek öncesi drink almak üzere geliyorlar. İçki menüsü ve şarap kavı oldukça geniş. Yemekler Fransız ve Thai karışımı fusion diyebiliriz. Ben süper bir dana bonfile yedim. Yanında getirdikleri ‘mascarpone’ peynirli püre şimdiye kadar yediğim en lezzetli püreydi sanırım. Zaten bayılırım püreyeJ Aynı zamanda T-bone steak de harikaydı. Bu yemeklerle seçtiğimiz Chinati de iyi gitti.
Bu arada masa sandalyelerinden tutun da çatal bıçağa kadar her şey design. Peki neden hayal kırıklığına uğradım diyorum? Çünkü gereksiz pahalı. Fiyat-fayda dengesi yok yani. Güzel bir yemekti. Manzara da güzeldi. Ama sonuçta orası Dubrovnik. Deniz tatili yapmak üzere gittiğiniz bir sahil kasabası. İstanbul’da en pahalı restaurant’da bile vermediğiniz bir hesap veriyorsunuz. Herhangi bir Fransız restaurant’ında yiyeceğiniz yemekten de daha iyisini yemiyorsunuz. O yüzden yemektense ambiyansı deneyimlemek amacıyla Lounge’ına gidilmesini tavsiye ediyorum.
Orlando: Burası bir kafe-bistro. Eski şehrin tam meydanında bulunan, gelen geçeni izleyebileceğiniz, çay-kahve içebileceğiniz sempatik bir yer. Kahvaltı, snack, yemek sonrası içki için ideal.
Nerede eğlenilir?
Old Town’da hemen hemen her sokağın içinde barlar var. Zaten Old Town 3 tane paralel caddeden ve bunları kesen daracık sokaklardan oluşuyor. Bodrum’un içindeki barlar kıvamında bir yer arıyorsanız hoşunuza giden herhangi bir tanesine oturabilirsiniz.
Yine yemek öncesi veya sonrasında gidebileceğiniz muhteşem manzaralı Gil’s Lounge içki içmek için kaliteli bir mekan.
Gece kulübü olarak East&West en popüler mekanlardan. Aynı zamanda bir beach club olan East&West’de yemek yemek de mümkün. Hemen plajın hizasında iç kısımda da gece kulübü var. Genellikle localardan oluşuyor ve locada eğlenmeye gelenler şampanya veya vodka açtırmayı tercih ediyor. Dans etmek isteyen dj kabinine yakın olan iç kısımda takılıyor. Gelen insanlar kaliteli.
Bir diğer gece kulübü olan Revelin’e tavsiye üzerine gittik. Kalenin içinde yer alıyor. Muhteşem bir dokusu var. Oldukça da geniş bir yer. Kısıtlı sayıda locası var. Onun dışında da birçok stand var. Mekan geniş dediğim gibi ama gelen giden tam apaçi. Ben gittiğimde Tiesto gecesiydi. Belki o yüzden her kesimden insan doluşmuştu ama önümdeki 16 yaşındaki çocuklar break dance denemeleri yapmaya başlayınca kaçmak istedim. Havada taklalar atıp kafalarının üzerinde dönmeye(!) çalışıyorlardı nitekim. Revelin’in muhteşem manzaralı bir de restaurant’ı var.
Rixos Libertas Dubrovnik: 5 yıldızlı bir otel olan Rixos oldukça iyi hizmet veriyor. Otelin içi ve odaları gayet modern ve konforlu. Aynı zamanda kahvaltısı da müthiş. Kuş sütünü eksik etmemişler maşallah. Otelin kendine ait bir plajı ve havuzu var. Fakat deniz muhteşem değil açıkçası. Deniz için biraz sonra anlatacağım adalara gitmelisiniz. Yine de otelde kalmak isteyen ve plaj plaj gezinmek istemeyenler için ideal. Otel aynı zamanda şehir merkezine de çok yakın. Yürüyerek bile gidebilirsiniz ama taksiyle de 5 dakika sürüyor. Odalardaki tek problem banyonun açık olmasıJ Evet bu anlattığım biraz enteresan olacak ama küvetle odayı şeffaf bir cam ayırıyor ve eğer bir couple değilseniz önceden haberiniz olsun istedim çünkü otelde başka tip oda yok. Otelin bir de spa’sı bulunuyor.
Radisson Blu Resort & Spa: Açıkçası bu otelde kalmadım ama araştırdığım 2. alternatif de burasıydı. Radisson zincirine ait olan bu otel de 5 yıldızlı. Elafiti Islands’a bakan mükemmel bir konumu ve süper bir denizi var. Tek problemi şehirden oldukça uzak. Arabayla en az 30 dakika gitmeniz gerekiyor. Otelde kalıp sakin bir tatil geçirmek isteyenler için ideal olabilir ama Dubrovnik’i keşfetmek isteyenler için pek uygun değil.
Bu arada Dubrovnik’in içinde bir sürü ufak oteller de var ama pek modern değiller. Bize göre geri bir ülke olduklarını varsayarsak bu otellerin durumu nedir pek emin değilim. Ama yine de denenebilir.
Elafiti Islands: 3 Adalar diye de geçen Elafiti Adaları mutlaka gidilmesi gerekenlerden. Özellikle denize girmek istiyorsanız mutlaka bu turu organize edin çünkü adalarda deniz muhteşem. Girdiniz mi çıkmak istemiyorsunuz. Adalara hergün Dubrovnik limanından tekneler kalkıyor. Bunun dışında özel tekne de kiralayabiliyorsunuz. Eğer bir grupsanız ben tekne kiralamayı öneririm. Günlüğü 1000$’dan gayet güzel bir tekneyle kendi turunuzu yapabiliyorsunuz. Hem de hangi adada ne kadar kalmak istediğinizi kendiniz ayarlayabilirsiniz çünkü diğerleri size belli bir buluşma saati verip adadan ayrılıyor. Adaların isimleri Kolocep, Lopud ve Sipan. Ben en çok Lopud’un denizini sevdim. Gerçekten kristal kadar berrak. Ayrıca adada yazlık evler ve küçük kiliseler var. ‘Güzel geceler’ anlamına gelen Kolocep’te de yemek için çok tatlı balıkçılar var. Sipan da akşamüstü kahve içmek için uğrayabileceğiniz bir balıkçı kasabası. Onun dışında adalarda gezecek pek bir şey yok. O yüzden günübirlik tur yapıp üçünü bir arada görmek daha mantıklı.
Mostar: Mostar bölgesi yüzyıllar boyunca farklı kültürlere ve dinlere ev sahipliği yapmış. Her biri de bölgeye kendi izlerini bırakmış. Eski çarşıyı, camiyi ve tipik Türk evlerini gezerken bölgede Türk yönetiminin etkisini hissediyorsunuz. Ve elbette ki meşhur Mostar Köprüsü tarih sevenler için görülmeye değer.
Karadağ ve Bosna: Eğer Dubrovnik’ten sıkıldıysanız ve değişik bir yer görmek istiyorsanız pasaportlarınızı yanınıza alın ve Karadağ’a ya da Bosna’ya geçin. Benim zamanım olmadı ama Karadağ’ın çok güzel olduğunu söylüyorlar. Denizi muhteşemmiş. Aklınızda bulunsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder